Ezan oldum dinmedim, bayrak oldum inmedim, şehit oldum ölmedim. Adım Müslüman soyadım Türk benim...
  • ULVİ HOCAM NURKUL HOCAM 4383 GÜN 12 YIL OLDU LÜTFEN GELİN SİZİ ÇOK ÖZLEDİK.. İlimyuvası Yönetim İletişim ilimyuvasi.com@gmail.com

Şaban Ayının Fazileti

hanne

Uzman Çavuş
İlâhî feyz ve bereketin yeryüzünü şenlendirdiği bu mübarek ay, mü’minler için en kârlı ve kazançlı fırsattır. Çünkü Şâban’ın değer ve kıymetini arttıran en önemli tarafı, diğer aylara göre (Ramazan hariç) yapılan her amelin ve ibadetin sevabının üç yüz kattan fazla oluşudur.(1)

Diğer vakitlerde kılınan bir rekât namazın sevabı on ise, Şaban ayında üç yüzden fazladır. Okunan her bir Kur’ân harfi için üç yüz Cennet meyvesi vardır.

Yine bu ihsan ve bağış ayı olan günlerde amel defterimizin sevap hanesine kaydettirdiğimiz ibadetler, her an şeytan ve nefsin fırlattığı gaflet, vesvese ve şüphe oklarına birer kalkan vazifesi görerek gerçek huzurumuzun kaynağı olur. Çünkü farkında olmadan veya bir anlık gaflet sonunda işlediğimiz hatâ ve kusurların keffareti olabilecek hasenat ve iyilikler en bereketli şekilde bu günlerde elde edilmektedir. Ayrıca bu ibadetler ileride hücumuna maruz kalabileceğimiz günahlar için de bir siper hüviyetini taşır.

Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadet ve taatte bulunurlardı.

“Şaban benim ayımdır.”

“Şaban günahları temizleyendir” buyurarak kadrini yüceltirdi.(2)

Receb ayı geldiği zaman da “Allahım, Receb ve Şaban (ayını) bize mübarek ve bereketli kıl” buyururdu.(3)

Böylece dua ve niyazlarında bu ayların kudsiyetini dile getirmişlerdir.

Peygamberimizin Şaban ayına gösterdiği bu hürmetin bir sebebi de devamında gelecek olan Kur’ân ayı olan Ramazan’dan dolayı idi. Hz. Enes’in rivayetine göre, Peygamberimizden sual ederler:

“Ya Resulallah, Ramazan’dan başka en faziletli oruç ayı hangi aydadır?”
Bu soruya Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam,
“Ramazan’ı tazim için (Ramazan hürmetine) Şâban’ da tutulan oruçtur” cevabını verirler.(4)

Basta Hz. Âişe Validemiz olmak üzere Sahabilerin beyanına göre Peygamberimiz bazan Şaban ayının tamamını, çok kere de çoğu günlerini oruçlu geçirirdi. Zaten diğer günler, bilhassa Pazartesi ve Perşembe günleri de oruçlu bulunan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam maddî ve manevî pekçok hikmetinden dolayı oruç ibadetini sıkça yapardı.
Bu hususta Hz. Âişe’nin (r.a.) şöyle bir rivayeti vardır:

“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam bazı aylarda çok oruç tutardı. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç iftar etmedi sanırdık. Bazı aylarda da çok iftar ederdi. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç oruç tutmadı derdik. Resulullahın Aleyhissalâtü Vesselam Ramazan’dan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şaban’daki kadar, kendisinde, çok oruçlu olduğu bir ay da görmedim”(5)

Hz. Âişe başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler:
“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam senenin hiçbir ayında Şaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu:
“Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir.”(6)

Yine Hz. Âişe, İbni Mâce’de geçen başka bir rivayetinde de, “O (Resul-i Ekrem) Şaban ayının tamamını oruçla geçirerek nihayet Şâban’ı Ramazan’la birleştirirdi”(7) diyerek Peygamberimizin bu ayda daha çok oruç tuttuğunu ifade etmektedir.

Bu iki rivayetten hadis âlimleri, Peygamberimizin bazı seneler Şâban’ın tamamını, bazı zamanlarda da çok günlerini oruçlu geçirdiği kanaatine varmışlardır. Zaten hadiste geçen “tamamı” mânâsına gelen “küll” kelimesi Arapçada çoğunluk mânâsında kullanılırdı.

Bir kimse bir ayın çok günlerini oruçlu geçirirse, tamamını oruçlu geçirdiği ifadesi yer alırdı.
Her iki rivayetten Şaban ayının tamamını oruçlu geçirmenin veya bir kısmında oruç tutmanın caiz olacağı hükmü çıkarılmaktadır.

Şaban ayında oruç, namaz, sadaka gibi ibadetlerin ve diğer imâni ve İslâmî hizmetlerin fazla yapılmasının bir hikmeti de, devamında gelecek olan Ramazan ayı için zihnen, bedenen ve ruhen bir hazırlık ve alışkanlığa sebep olmasıdır. Çünkü bazı insanlar, “Nasıl olsa, Ramazan gelince daha çok ibadet ederiz” diye gaflet ve tembelliğe kapılabilirler. İşte Şâban’da yapılan ibadetler bu perdeyi yırtmaktadır.

Bu hususa Peygamberimiz, Hz. Üsame bin Zeyd’in suâli üzerine işaret etmektedir. Hz. Üsame sorar:
“Yâ Resulallah, Şaban ayında tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim.”
Bunun üzerine Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:
“Receb ve Ramazan ayları arasında şu Şaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki, ameller, Alemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim.”(8)

Bu mübarek günleri değerlendirerek gün ve gecelerimizi manevî yönden daha çok bereketli kılarsak, bu ayın feyzinden daha fazla istifade etmiş oluruz. Bu aylarda tutulan oruç farz ve vacip olmayıp sadece sünnettir. Peygamberimize uyarak sevap ve mükâfatına nail olmak için oruç tutmaya gayret ederiz.

Cenab-ı Hak bizleri Şaban ayının nurundan ve feyzinden en azami mertebede istifade eden kullarından eylesin. Amin.
 

zümrüt

Uzman Onbaşı
BERAT KANDİLİ



“De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”(Zümer 39/53).



* Muhterem kardeşlerim; kandiller, yıldızların semayı aydınlattığı gibi yüreklerimizi aydınlatan gecelerdir.

* Bu geceler, kendini bilmenin ve bir beşer olarak ilâhî kudret karşısında acziyetimizin farkına vararak ibadet, taat ve Yüce Yaratıcıya karşı şükürlerimizi artırmanın bir vesilesidir.

* Bu mübarek gecelerde, modern dünyanın getirmiş olduğu yalnızlaşmaya bir neşter vurulur.

* İnsanlar birbirleri ile kandilleşir, birbirlerinin hatırlarını sorar, birbirlerini ziyaret eder ve her şeyden önemlisi hayatının bir muhasebesini yapar.



* İşte mübarek üç aylardan biri olan Şaban ayının on dördünü on beşine bağlayan bu mübarek gecede biz Müslümanlar Berat Kandili’ni kutlamaktayız.

* Berat; günahlardan arınmak, Allah’ın affına ve rahmetine kavuşmak, Allah katında berat etmek ve temize çıkmak demektir.

* Berat;

- Müslümanların kurtuluş gecesidir,

- bütün senenin bir çekirdeğidir,

- mahlukatın bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, ecellerine dair Allah tarafından meleklere malumatın verileceği bir gecedir,

- Efendimiz(s.a.v.)’e şefaatinin tamamının verildiği bir gecedir. Çünkü Resûlullah Şaban’ın on üçüncü gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti üçte biri verildi. On dördüncü gecesi niyaz etti üçte ikisi verildi. On beşinci gecesi niyaz etti, hepsi verildi.



* Bakınız Efendimiz(s.a.v.) bir hadîs-i şerifinde bu mübarek gecenin önemini bizlere nasıl ifade ediyor:





: Cenâb-ı Hak, Şaban’ın yarısında(Berat gecesinde) geceleyin (rahmet ve gufrânıyla) bütün kullarına tecelli eder.





: Allah’a ortak koşan müşrik ve bir de koğuculuk yapıp insanların arasını açan kimse dışında (mü’min) kullarının hepsini bağışlar(Büyük Sevaplar, s.142).



* Bu hadisle Efendimiz(s.a.v.), kul ve millet hakkı, zulüm ve haksızlık dışında kalan günahları Cenâb-ı Hakk’ın bu mübarek gecede affedip, bağışlayacağını bizlere ifade ediyor.

* Bizlerde bu af ve mağfirete mazhar olmak istiyorsak kul ve millet hakkı, zulüm ve haksızlık gibi çirkin davranışlardan kaçınmaya çalışalım.



* Bu mübarek geceyi ibadet ve taatla Rabbimizin rızasına uygun bir şekilde ihyâ edelim ki;





“Allah (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır(Zümer 39/42) ölüm niteliğindeki uykudan kendimizi alıkoyarak nefsimizi diriltmiş, ihya etmiş olarak Rabbimizin rızasına kavuşalım.



* Bu mübarek geceyi ibadet ve taatla Rabbimizin rızasına uygun bir şekilde ihyâ edelim ki;





“Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor(Rum 30/50) âdetâ yeryüzünün ölümü olarak nitelendirilen gece, bizler için aydınlatılmış olsun.



* Efendimiz(s.a.v.)’den Berat gecesinin faziletine dair birçok hadislerin rivayet edildiğini görmekteyiz.

* Bir Hadîs-i Şerif’inde Hz. Peygamber: “Şaban’ın ortasındaki (Berâat kandili) geceyi ibadetle ihya ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah Tealâ o akşam güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen, ona rızık vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim. Yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der.” buyurmuştur.

* Bir diğer hadîste ise, Berâat kandilinde yapılacak duaların geri çevrilmeyeceği müjdesi verilmiştir.



* Ayrıca bu mübarek gecenin hikmet ve faziletlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır: Bir sene içinde olacak ameller, eceller, hadiseler, hastalıklar, rızıklar, yükselme ve alçalmalar bu gece yazılır ve meleklere teslim edilir.

Hz. Aişe Validemiz anlatıyor:

Resûlullah Şaban ayının tamamını hemen hemen oruçlu geçirirdi. Bunun üzerine dedim ki: “Yâ Resûlellah! Şaban ayında oruç tutman, sana göre ayların en sevimli olmasından mıdır?” demesi üzerine Efendimiz (s.a.v.): “Şüphesiz ki Allah, o sene içinde ölecek her nefsi Şaban ayında yazar. Ben de istiyorum ki, oruçlu bulunduğum bir halde ecelim bana gelmiş olsun” diyor Efendimiz (s.a.v.).



* Evet muhterem kardeşlerim;

- harpler, zelzeler ve çöküntülerle ilgili bilgiler Cebrâil (a.s.)’a,

- ölüm ve felaketlerle ilgili bilgiler Azrâil (a.s.)’a,

- rızka ait bilgiler Mikâil (a.s.)’a,

- amellere ait bilgiler ise İsrâfil (a.s.)’a bu mübarek gecede bildirilir.



2- Bu gecede yapılan ibadetin fazileti çok büyüktür:

Hz. Aişe Validemiz anlatıyor:

Resûlullah bu geceyi ibadetle geçirmek için namaza kalktı. Kıyamda fazla durmayıp, fâtiha ve kısa bir zamm-ı süre okuduktan sonra gece yarısına kadar secdede kaldı.

Sonra ikinci rekat için ayağa kalktığında, ilk rekatta olduğu gibi fâtiha ve kısa bir zamm-ı süre okuyup secdeye vardı. Secdesi sabaha kadar uzadı. Kendinden o kadar geçmişti ki, ruhu kabz olundu sandım. Yanına yaklaşıp mübarek ayaklarına dokunduğumda şöyle duâ ettiğini işittim:

“İlâhî! Cezandan affına sığındım. Gazabından rızana güvendim. Senden sana sığındım. Senin senân büyüktür. Fakat seni hakkıyla, senin kendi nefsini senâ ettiğin gibi övmekten acizim” şeklinde, Efendimiz secdede iken Cebrâil (a.s.)’ın zikretmesini emrettiği şekliyle Cenâb-ı Hakk’a yalvarışta bulunuyordu.



3- Bu gecede Yüce Rabbimiz rahmetini bol bol ihsan eder:

4- Bu gece müminler için af ve mağfiret gecesidir:

Ancak tevbe etmedikleri müddetçe, bu gecenin af ve mağfiretinden şu kimselerin istifade edemeyeceğini Efendimiz haber veriyor. Kimmiş bu kimseler:

- Din kardeşlerine karşı devamlı bir kin ve düşmanlık taşıyanlar,

- Ana-babasına isyan edenler,

- başkalarına zulüm ve haksızlık edenler,

- zina yapan, namus ve iffete dil uzatanlar,

- içki, kibir gibi Allah’ın yasakladığı kötülüklere bulaşanlar,

- Allah’a eş ve ortak koşanlar.

* Elbette Cenâb-ı Hak bu kimseleri de af ve mağfiretin dışında bırakmıyor. Bakınız sohbetimin başında okumuş olduğum âyet-i kerimede ne diyor Cenâb-ı Hak:



: De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım.



: Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.



: Şüphesiz Allah bütün günahları affeder.



: Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.



* O halde bu mübarek gecede, Rabbimizin af ve mağfiretinden ümidimizi kesmeyerek hata ve kusurlarımızdan dolayı tevbe-istiğfarda bulunalım.



5- Bu gece Hz. Peygamber (s.a.v.)’e umumi şefaat hakkı verilmiştir: Efendimizin emirlerine, hadislerine, tavsiyelerine kulak vererek şefaatine nail olmaya çalışalım inşallah.



* Bu mübarek gece muhterem kardeşlerim bütün müminler için karne alma vaktidir. Nasıl ki bir talebenin bir senelik çalışmasının ürünü karnesine yansıyorsa, işte bizlerinde bir senelik yapmış olduğumuz her şey karnemize yansıyacak.

* Bir hayat-ı ebediyyenin beratını almak ya da almamakla karşı karşıyayız bu gece.

* Belki de bu mübarek gece ömrümüzün son beraati olacak. Bir daha ki beraate kimlerin çıkacağını Cenâb-ı Hakk’tan başka kimse bilmiyor.

* O halde elde fırsat, dilde ruhsat varken, Cenâb-ı Hakk’ın akşam güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli edip ve fecir doğana kadar: “Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen, ona rızık vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim” dediği bu mübarek gecede beratımızı almaya çalışalım.



* Bu mübarek gecede günahlarımızdan arınarak, Allah’ın rahmet ve affına mazhar olarak, Allah katında berat edip temize çıkalım inşallah.

* Bu mübarek gecede;

- her zamankinden daha çok tevbe-istiğfar edelim,

- bol bol Kur’ân-ı Kerim okuyalım,

- kaza namazlarımız varsa kılalım, yoksa nafile namaz kılmaya gayret gösterelim,

- büyüklerimizi ziyaret edip hayır duâlarını alalım,

- ölülerimizi rahmetle anıp, dargınlarımız varsa barıştıralım,

- yaşantımızla çocuklarımıza güzel örnek olalım,

- bir sen boyunca yapmış olduğumuz işlerin hesabını yaparak, yanlışlarımız varsa düzeltelim.



* İlahi mağfiretin yoğun olarak yaşanacağı, on bir ayın sultanı mübarek Ramazan-ı Şerif gelmeden önce bu gün ve geceleri Ramazan’a hazırlık olarak geçirelim.

- Ara sıra oruç tutmak suretiyle nefsimizi terbiye edip, ruhumuzu cilalayalım,

- Dünya ile âhiret, madde ile mana, nefis ile ruh arasındaki dengeyi sağlamaya çalışalım,

- insanlara faydalı olmanın yollarını araştırıp, iyilik sever, hayır sever bir kimse olmaya çalışalım.

* Bu vesileyle mübarek Berat Kandilinizi tebrik eder, bu geceyi Rabbımızın rızasına uygun bir şekilde ihyâ etmeyi Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.
 
GÜNCEL
 
Üst Alt