Bazı sitelerde okudumki güzeller güzeli Mevlana Celalettin Rumi Hazretleri 'ni sapık göstermeye kalkmışlar Hadisi Şerif 'te Emrettiği Gibi Mümin aynadır anca kendilerini görmüşler yani kendi sapıklıklarını farketmişler
Hz Peygamber 'den Bahsedip diğer taraftanda Peygamber Efendimiz 'in Alimler Peygamberlerin Varisleridir Emrini hiçe saymaya çalışarak Alimleri lekelemeye çalışan şerefsizleredir bu cevap
Bu İslam Alimlerine düşman ayakaltı topluluğu her yüzyılda olmuştur şeytanın oyuncağı olarak ve olacaktırda
Birde Allah Peygamber ve Dinden guya bahsedip İslamı savunuyor gibi gözüken bu kesim birde içkiyi meşru ve iyi gibi göstermeye kalkmış sapık yazılarında
Bakalım Mevlana Celalettin Rumi Kimmiş Hadi İslam Alimleri 'nin Gözüyle bakalım
Bakalım Başta Yunus Emre Ne Demiş Mevlana Celalettin Rumi Hakkında
Yunus Emre ve Mevlana Hz.leri Allah’a (c.c) kul Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) ümmet olma nimetinin neşesiyle zikr (Sema) ve sohbet meclislerinde mana alemine dalmış, bu alemin zevkine varmışlardır. Mevlana Hz.’leri büyük Hak aşığı Yunus’u çok sevmiştir.
Yunus Emre Hz.’leri de Mevlana Hz.lerine çok iltifatlar etmiş ve bu durumu şu beyitinde anlatmıştır:
Mevlana Hüdavendigar bize nazar kılalı
Onun görklü nazarı, gönlümüz aynasıdır
mevlana Celalettin Rumi 'nin Nazarı Yunus Emre 'nin Gönlünün Aynasıymış, şimdi bu şerefsizler Yunus Emre 'yide sapık ilan etmeye kalkarlar
Yunus Emre Hz.leri Mevlana Hz.lerinin dergahında uzun süre kalıp çok sohbetler etmişlerdir. Aşk ve neş-e ile çok beyitler söylemişlerdir. Bir defasında;
Mevlana Hz.leri şöyle söylemişlerdir;
- Bizim medresemiz aşktır. Müderrisimiz ulu Allah’tır. Biz bu medresenin talebeleriyiz dersimizi her dem tekrar eder dururuz.
Yunus Emre;
- Biz talib-i ilimlerüz, aşk kitabını okuruz.
- Çalab Müderris bize aşk hod medresedür.
Mevlana Hz.leri;
- Gönül buğday tanesine benziyor, biz ise değirmene. Değirmen nereden bilecek bu dönüşün hikmeti ne? Derken
Yunus Emre;
Bu dünyanın misali
Benzer bir değirmene,
Gaflet anın sepeti,
Halk anda üğüne.
Mevlana Hz.leri;
- Ey aşıklar ey aşıklar, bizim dinimiz mezhebimiz aşktır. Biz aşk çocuklarıyız.
Yunus Emre;
Ey aşıklar ey aşıklar,
Aşk mezhebi dindir bana.
Gördü gözüm dost yüzünü,
Yas kamu düğündür bana
demektedir.
Mevlana Hz.leri bir rubaisinde ilmin kendisi bilmek olduğunu, kendini bilenin ise Allah’ı bileceğini şöyle ifade etmiştir.
İlmin bütün ahkamını nefsinde bulursun
Bir lahze eğer nefsine hakim olabilsen
Esrar aramak tozlu kitaplarda haşivdir
Kendini bulursun onu ancak bulabilsen.
Yunus Emre Hz.leri de;
İlim ilim bilmektir.
İlim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmez isen,
Bu nice okumaktır.
Bu güzel beyitleriyle birbirlerine çok iltifatlarda bulunmuş-lardır.
Mevlana ile Yunus Emre Hz.’leri arasındaki bağ ve bağlantı onların manevi dünyalarının birbirinden farksız oluşundandır. Her ikiside Allah katında “ Tevhid-i İlahi” inancı içinde gerçek vuslata Allah’a ulaşma yolunda Muhammed-ül Mustafa’ yı rehber edinmişlerdir.
Mevlana’nın vefatından sonra Yunus bir beyitinde, Fakih Ahmet ve Seyyid Necmeddin gibi devrinin ileri gelen tasavvuf pirlerini saydıktan sonra Mevlana’ya ( Kutb-u Cihan) yani ( Cihanın irfan kutbu, en yücesi) diyerek onu şöyle anlatmaktadır.
Fakih Ahmet Kubbettin
Sultan Seyyid Necmettin
Mevlana Celaleddin
Ol Kutb-u Cihan Kanı
O ne Yunus Emre Mevlana 'ya Cihanın Kutbu Diyor
Bide Bakalım Hacı Bektaşi Veli ne diyor Mevlana Hakkında
Mevlana Hazretleri Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri ile aynı zamanda yaşamışlardı. Bu iki Allah dostu birbirlerini çok sever ve çok medh ederlerdi. Bir gün Mevlana Hazretlerinin dergahına iki kişi gelip Mevlana Hazretlerine;
- “Efendim bizim bahçeye bir inek girmiş günlerdir o ineğin sahibide çıkmadı. Eğer müsaade ederseniz sizin dergahınıza bağışlamak istiyoruz.” derler.
- “Mevlana Hazretleri biz onu kabul edemeyiz. En iyisi siz onu Karahüyük’e Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin dergahına götürün” der.
O adamlar Mevlana Hazretlerinin tavsiyesine uyup Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin dergahına götürüp teslim ettiler. Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerine Mevlana Hazretlerinin selamını ilettikten sonra şu soruyu sordular;
- “Efendim Mevlana Hazretleri bu ineği niçin kabul etmedi derler.” O yüce pir şöyle cevap verir.
- “Mevlana Celaleddin zümrüt’ü anka kuşudur. Aşk bahçesinin bülbülüdür. Bülbüller et yemez der.” O kimseler Karahüyük’den ayrılıp Konya’ya gelirler. Hacı bektaş-ı Veli Hazretlerinin selamını ilettikten sonra
- “Efendim sizin kabul etmediğiniz ineği Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri nasıl kabul etti” deyince Hak aşığı Mevlana şöyle dedi;
“Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri ummandır, o inekte bir zerre idi ummanın içinde bir zerrenin lafımı olur diyerek” latif bir cevap vermişlerdir.
Bakın Hacı Bektaşi Veli Hazretleri 'de Mevlana Celalettin Rumi hazretleri 'ne Zümrüdü Anka Kuşu Diyor, şimdi bunlar Hacı Bektaşi Veli 'yide sapık ilan ederler
Buda iftiracılara artık ne olursa olsun
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ-Paslı Demirin Mevlana'nın Elinde Altına Dönüşmesi
Bedreddin-i Tirmizi adında biri vardı.Simya ile uğraşır, yani altın yapardı.
Mevlana'nın ismini, birinden duydu bu zat.Ziyaret etmek için Konya'ya geldi bizzat.
Oğlu Sultan Veled'in evine gitti önce.Ve niçin geldiğini arz eyledi şöylece:
Dedi: (Ben simyagerim, altın elde ederim.Hazret-i Mevlana'yı ziyarettir dileğim.
Ayrıca, yapacağım altından, her gün biraz,Talebeleri için, edeceğim ona arz.)
Sultan Veled, güzelce dinledi kendisini.O akşam, pederine arz eyledi hepsini.
Hiçbirşey buyurmadı Mevlana da cevaben.Ertesi gün, o zatın evine gitti hemen.
Kapısını çalıp da girdiğinde evine,Baktı, altın yapmakla uğraşıyor o yine.
Bedreddin, Mevlana'nın görünce geldiğini,İltifatlar ederek karşıladı kendini.
Ona gösterdiyse de böyle ilgi, iltifat,Onda, meslek icabı bir gurur vardı fakat.
Zira o, mesleğini çok üstün biliyordu.Bunu, yalnız kendisi yapar zannediyordu.
Mevlana hazretleri, üstün firasetiyle,Onun düşündüğüne vakıf oldu ayniyle.
Kurtarmak gayesiyle onu bu gururundan,Paslı bir demir görüp, istedi onu bundan.
Bedreddin, o demiri alıp arz ettiğinde,Aniden altın oldu Mevlana'nın elinde.
Bu nasıl olur? diye düşünürken pek derin,Mevlana hazretleri, buyurdu: (Ey Bedreddin!
Bu, gayet kolay iştir, niçin şaşırıyorsun?Altın elde etmeyi bir şey mi sanıyorsun?
Sen simya ilmi ile yaparsın bunu, ancak,Ahirette, bu sana fayda sağlamayacak.
Bu ilim, ahirette hiç yaramaz işine.Girmene mani olmaz Cehennem ateşine.
Çünkü sırf bu dünyada iş görür bu marifet.Dünyada kalır yine, öldüğünde akıbet.
Sen bu gün meşgul ol ki, bir simya ilmi ile,Ölürsen, ahirete o da gelsin seninle.)
O bir şey anlamayıp, eyledi ki ona arzEfendim, o simya'yı anlatın bana biraz.)
Buyurdu: (Ey Bedreddin, ilim, amel ve ihlas,Bu üçüne kavuş ki, bunlardır simya esas.
Eğer atabilirsen kalbinden masivayı,Elde etmiş olursun işte asıl simyayı.)
Bedreddin, ihlas ile bağlanıp Mevlana'ya,Kavuştu çok geçmeden, bu hakiki simyaya.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ-Fırın Ateşine Atılan Hırkanın Yanmaması
O zamanlar Konya'da, var idi ki bir kimse,İslamın kıymetini anlatırdı herkese.
Hazret-i Mevlana'ya, hem de talebesine,Hassaten çok itibar eder idi hepsine.
Dediler: (Mevlana'ya, bu kadar hürmet, edep,Ve iltifat edersin, hikmeti nedir acep?)
Dedi ki: (Ben malesef önce hıristiyandım.Müminleri hiç sevmez, hatta fena düşmandım.
Ve bir gün, biz kırk rahip, gelerek bir araya,Dedik ki: (Bildirelim haddini Mevlana'ya.)
O Allah adamını imtihan etmek için,Sualler hazırladık islamdan gayet çetin.
Sonra da, hep birlikte hemen yola koyulduk.O, bunlara cevaptan aciz kalır diyorduk.
Bir fırının önüne gelmiştik ki biz fakat,Aniden karşımıza çıktı o mübarek zat.
Dedik: Madem onunla bu yerde karşılaştık.İlk suali soralım diye söze başladık.
Dedik: (Buyuruyor ki Kur'anda cenab-ı Hak,Her nefis, Cehennemden geçecektir muhakkak.
Buna göre, kâfir de, müslüman da elbette,Cehennem ateşinden geçecek ahirette.
Madem müslümanlar da ateş e uğrayacak.İslamın üstünlüğü nasıl belli olacak?)
Mevlana buyurdu ki: (Evet, öyle olacak.Lakin müslümanları Cehennem yakmayacak.
Müslümanlar ateşten geçtikleri esnada,Cehennem, müminlere edecek şöyle nida:
Ey müminler, çabucak geçin ki siz buradan,Zira benim ateşim, sönecek nurunuzdan.
Hatta dayanamayıp, sönecek alevleri.Velakin aynı ateş, yakacak kâfirleri.
Böyle olacağına inanmazsanız şayet,Bunu, dünyada bile görmemiz kolay gayet.
Siz gömleklerinizi çıkarıp verin bana.Benimkiyle birlikte, atalım şu fırına.
Bu benim gömleğim de, sizinkilerle acep,Bakalım yanacak mı, görelim birlikte hep.)
Gömlekleri çıkarıp, uzattık Mevlana'ya.O alıp, herbirini getirdi bir araya.
Ve kendi hırkasına, sarıp bizimkileri,Yanan kızgın fırından atıverdi içeri.
Az sonra çıkarınca, biz şaşırdık gayetle.Zira şahid olduk ki hepimiz de hayretle,
O hırkada, yanıktan yok iken ufak bir iz,Yanmıştı içindeki bizim gömleklerimiz.
Kırkımız bunu görüp, insafa geldik o an.Şehadeti getirip, hepimiz ettik iman.)
Hz Peygamber 'den Bahsedip diğer taraftanda Peygamber Efendimiz 'in Alimler Peygamberlerin Varisleridir Emrini hiçe saymaya çalışarak Alimleri lekelemeye çalışan şerefsizleredir bu cevap
Bu İslam Alimlerine düşman ayakaltı topluluğu her yüzyılda olmuştur şeytanın oyuncağı olarak ve olacaktırda
Birde Allah Peygamber ve Dinden guya bahsedip İslamı savunuyor gibi gözüken bu kesim birde içkiyi meşru ve iyi gibi göstermeye kalkmış sapık yazılarında
Bakalım Mevlana Celalettin Rumi Kimmiş Hadi İslam Alimleri 'nin Gözüyle bakalım
Bakalım Başta Yunus Emre Ne Demiş Mevlana Celalettin Rumi Hakkında
Yunus Emre ve Mevlana Hz.leri Allah’a (c.c) kul Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) ümmet olma nimetinin neşesiyle zikr (Sema) ve sohbet meclislerinde mana alemine dalmış, bu alemin zevkine varmışlardır. Mevlana Hz.’leri büyük Hak aşığı Yunus’u çok sevmiştir.
Yunus Emre Hz.’leri de Mevlana Hz.lerine çok iltifatlar etmiş ve bu durumu şu beyitinde anlatmıştır:
Mevlana Hüdavendigar bize nazar kılalı
Onun görklü nazarı, gönlümüz aynasıdır
mevlana Celalettin Rumi 'nin Nazarı Yunus Emre 'nin Gönlünün Aynasıymış, şimdi bu şerefsizler Yunus Emre 'yide sapık ilan etmeye kalkarlar
Yunus Emre Hz.leri Mevlana Hz.lerinin dergahında uzun süre kalıp çok sohbetler etmişlerdir. Aşk ve neş-e ile çok beyitler söylemişlerdir. Bir defasında;
Mevlana Hz.leri şöyle söylemişlerdir;
- Bizim medresemiz aşktır. Müderrisimiz ulu Allah’tır. Biz bu medresenin talebeleriyiz dersimizi her dem tekrar eder dururuz.
Yunus Emre;
- Biz talib-i ilimlerüz, aşk kitabını okuruz.
- Çalab Müderris bize aşk hod medresedür.
Mevlana Hz.leri;
- Gönül buğday tanesine benziyor, biz ise değirmene. Değirmen nereden bilecek bu dönüşün hikmeti ne? Derken
Yunus Emre;
Bu dünyanın misali
Benzer bir değirmene,
Gaflet anın sepeti,
Halk anda üğüne.
Mevlana Hz.leri;
- Ey aşıklar ey aşıklar, bizim dinimiz mezhebimiz aşktır. Biz aşk çocuklarıyız.
Yunus Emre;
Ey aşıklar ey aşıklar,
Aşk mezhebi dindir bana.
Gördü gözüm dost yüzünü,
Yas kamu düğündür bana
demektedir.
Mevlana Hz.leri bir rubaisinde ilmin kendisi bilmek olduğunu, kendini bilenin ise Allah’ı bileceğini şöyle ifade etmiştir.
İlmin bütün ahkamını nefsinde bulursun
Bir lahze eğer nefsine hakim olabilsen
Esrar aramak tozlu kitaplarda haşivdir
Kendini bulursun onu ancak bulabilsen.
Yunus Emre Hz.leri de;
İlim ilim bilmektir.
İlim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmez isen,
Bu nice okumaktır.
Bu güzel beyitleriyle birbirlerine çok iltifatlarda bulunmuş-lardır.
Mevlana ile Yunus Emre Hz.’leri arasındaki bağ ve bağlantı onların manevi dünyalarının birbirinden farksız oluşundandır. Her ikiside Allah katında “ Tevhid-i İlahi” inancı içinde gerçek vuslata Allah’a ulaşma yolunda Muhammed-ül Mustafa’ yı rehber edinmişlerdir.
Mevlana’nın vefatından sonra Yunus bir beyitinde, Fakih Ahmet ve Seyyid Necmeddin gibi devrinin ileri gelen tasavvuf pirlerini saydıktan sonra Mevlana’ya ( Kutb-u Cihan) yani ( Cihanın irfan kutbu, en yücesi) diyerek onu şöyle anlatmaktadır.
Fakih Ahmet Kubbettin
Sultan Seyyid Necmettin
Mevlana Celaleddin
Ol Kutb-u Cihan Kanı
O ne Yunus Emre Mevlana 'ya Cihanın Kutbu Diyor
Bide Bakalım Hacı Bektaşi Veli ne diyor Mevlana Hakkında
Mevlana Hazretleri Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri ile aynı zamanda yaşamışlardı. Bu iki Allah dostu birbirlerini çok sever ve çok medh ederlerdi. Bir gün Mevlana Hazretlerinin dergahına iki kişi gelip Mevlana Hazretlerine;
- “Efendim bizim bahçeye bir inek girmiş günlerdir o ineğin sahibide çıkmadı. Eğer müsaade ederseniz sizin dergahınıza bağışlamak istiyoruz.” derler.
- “Mevlana Hazretleri biz onu kabul edemeyiz. En iyisi siz onu Karahüyük’e Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin dergahına götürün” der.
O adamlar Mevlana Hazretlerinin tavsiyesine uyup Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin dergahına götürüp teslim ettiler. Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerine Mevlana Hazretlerinin selamını ilettikten sonra şu soruyu sordular;
- “Efendim Mevlana Hazretleri bu ineği niçin kabul etmedi derler.” O yüce pir şöyle cevap verir.
- “Mevlana Celaleddin zümrüt’ü anka kuşudur. Aşk bahçesinin bülbülüdür. Bülbüller et yemez der.” O kimseler Karahüyük’den ayrılıp Konya’ya gelirler. Hacı bektaş-ı Veli Hazretlerinin selamını ilettikten sonra
- “Efendim sizin kabul etmediğiniz ineği Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri nasıl kabul etti” deyince Hak aşığı Mevlana şöyle dedi;
“Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri ummandır, o inekte bir zerre idi ummanın içinde bir zerrenin lafımı olur diyerek” latif bir cevap vermişlerdir.
Bakın Hacı Bektaşi Veli Hazretleri 'de Mevlana Celalettin Rumi hazretleri 'ne Zümrüdü Anka Kuşu Diyor, şimdi bunlar Hacı Bektaşi Veli 'yide sapık ilan ederler
Buda iftiracılara artık ne olursa olsun
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ-Paslı Demirin Mevlana'nın Elinde Altına Dönüşmesi
Bedreddin-i Tirmizi adında biri vardı.Simya ile uğraşır, yani altın yapardı.
Mevlana'nın ismini, birinden duydu bu zat.Ziyaret etmek için Konya'ya geldi bizzat.
Oğlu Sultan Veled'in evine gitti önce.Ve niçin geldiğini arz eyledi şöylece:
Dedi: (Ben simyagerim, altın elde ederim.Hazret-i Mevlana'yı ziyarettir dileğim.
Ayrıca, yapacağım altından, her gün biraz,Talebeleri için, edeceğim ona arz.)
Sultan Veled, güzelce dinledi kendisini.O akşam, pederine arz eyledi hepsini.
Hiçbirşey buyurmadı Mevlana da cevaben.Ertesi gün, o zatın evine gitti hemen.
Kapısını çalıp da girdiğinde evine,Baktı, altın yapmakla uğraşıyor o yine.
Bedreddin, Mevlana'nın görünce geldiğini,İltifatlar ederek karşıladı kendini.
Ona gösterdiyse de böyle ilgi, iltifat,Onda, meslek icabı bir gurur vardı fakat.
Zira o, mesleğini çok üstün biliyordu.Bunu, yalnız kendisi yapar zannediyordu.
Mevlana hazretleri, üstün firasetiyle,Onun düşündüğüne vakıf oldu ayniyle.
Kurtarmak gayesiyle onu bu gururundan,Paslı bir demir görüp, istedi onu bundan.
Bedreddin, o demiri alıp arz ettiğinde,Aniden altın oldu Mevlana'nın elinde.
Bu nasıl olur? diye düşünürken pek derin,Mevlana hazretleri, buyurdu: (Ey Bedreddin!
Bu, gayet kolay iştir, niçin şaşırıyorsun?Altın elde etmeyi bir şey mi sanıyorsun?
Sen simya ilmi ile yaparsın bunu, ancak,Ahirette, bu sana fayda sağlamayacak.
Bu ilim, ahirette hiç yaramaz işine.Girmene mani olmaz Cehennem ateşine.
Çünkü sırf bu dünyada iş görür bu marifet.Dünyada kalır yine, öldüğünde akıbet.
Sen bu gün meşgul ol ki, bir simya ilmi ile,Ölürsen, ahirete o da gelsin seninle.)
O bir şey anlamayıp, eyledi ki ona arzEfendim, o simya'yı anlatın bana biraz.)
Buyurdu: (Ey Bedreddin, ilim, amel ve ihlas,Bu üçüne kavuş ki, bunlardır simya esas.
Eğer atabilirsen kalbinden masivayı,Elde etmiş olursun işte asıl simyayı.)
Bedreddin, ihlas ile bağlanıp Mevlana'ya,Kavuştu çok geçmeden, bu hakiki simyaya.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ-Fırın Ateşine Atılan Hırkanın Yanmaması
O zamanlar Konya'da, var idi ki bir kimse,İslamın kıymetini anlatırdı herkese.
Hazret-i Mevlana'ya, hem de talebesine,Hassaten çok itibar eder idi hepsine.
Dediler: (Mevlana'ya, bu kadar hürmet, edep,Ve iltifat edersin, hikmeti nedir acep?)
Dedi ki: (Ben malesef önce hıristiyandım.Müminleri hiç sevmez, hatta fena düşmandım.
Ve bir gün, biz kırk rahip, gelerek bir araya,Dedik ki: (Bildirelim haddini Mevlana'ya.)
O Allah adamını imtihan etmek için,Sualler hazırladık islamdan gayet çetin.
Sonra da, hep birlikte hemen yola koyulduk.O, bunlara cevaptan aciz kalır diyorduk.
Bir fırının önüne gelmiştik ki biz fakat,Aniden karşımıza çıktı o mübarek zat.
Dedik: Madem onunla bu yerde karşılaştık.İlk suali soralım diye söze başladık.
Dedik: (Buyuruyor ki Kur'anda cenab-ı Hak,Her nefis, Cehennemden geçecektir muhakkak.
Buna göre, kâfir de, müslüman da elbette,Cehennem ateşinden geçecek ahirette.
Madem müslümanlar da ateş e uğrayacak.İslamın üstünlüğü nasıl belli olacak?)
Mevlana buyurdu ki: (Evet, öyle olacak.Lakin müslümanları Cehennem yakmayacak.
Müslümanlar ateşten geçtikleri esnada,Cehennem, müminlere edecek şöyle nida:
Ey müminler, çabucak geçin ki siz buradan,Zira benim ateşim, sönecek nurunuzdan.
Hatta dayanamayıp, sönecek alevleri.Velakin aynı ateş, yakacak kâfirleri.
Böyle olacağına inanmazsanız şayet,Bunu, dünyada bile görmemiz kolay gayet.
Siz gömleklerinizi çıkarıp verin bana.Benimkiyle birlikte, atalım şu fırına.
Bu benim gömleğim de, sizinkilerle acep,Bakalım yanacak mı, görelim birlikte hep.)
Gömlekleri çıkarıp, uzattık Mevlana'ya.O alıp, herbirini getirdi bir araya.
Ve kendi hırkasına, sarıp bizimkileri,Yanan kızgın fırından atıverdi içeri.
Az sonra çıkarınca, biz şaşırdık gayetle.Zira şahid olduk ki hepimiz de hayretle,
O hırkada, yanıktan yok iken ufak bir iz,Yanmıştı içindeki bizim gömleklerimiz.
Kırkımız bunu görüp, insafa geldik o an.Şehadeti getirip, hepimiz ettik iman.)