Ezan oldum dinmedim, bayrak oldum inmedim, şehit oldum ölmedim. Adım Müslüman soyadım Türk benim...
  • ULVİ HOCAM NURKUL HOCAM 3700 GÜN 10 YIL OLDU LÜTFEN GELİN SİZİ ÇOK ÖZLEDİK.. İlimyuvası Yönetim İletişim ilimyuvasi.com@gmail.com

Gönül, insanın duygu merkezidir

hanne

Uzman Çavuş
Gönül, in-sanın duygu merkezidir. Gönül bir irfan hazinesidir. Gönül bir kitap-tır, gerçek aşk hikayesi bu kitaptan okunur. Bunun için gönlü aşk ile doldurmak gerekir.
“Gerçekten de Allah; sûretleri-nize, mallarınıza bakmaz; fakat ancak gönüllerinize ve amellerini-ze bakar.” (1) hadisinde bildirildi-ği gibi insandaki gönül, Cenab-ı Hakk'ın kendisini görmek için baktığı bir aynadır. Hz. Mevlana bu hususu bir hikaye ile anlatır: Hz. Yusuf'un bir arkadaşı yolcu-luktan döner. Hz. Yusuf sorar:
“Bana ne hediye getirdin?” Arkadaşı cevap verir:
“Sende olmayan ne var ki? Senin neye ihtiyacın olabilir? Ama senden daha güzel birisi ol-madığından; yüzünü seyretmen için sana bir ayna getirdim.”
Cenab-ı Hakk'ın da her şeyi var-dır, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Kul, Allah'ın huzuruna orada kendisi-ni görmesi için parlak bir ayna, ya-ni temiz bir gönül götürmelidir. (Fihi Mâfîh, 285)
"O günde ne mal ne evlat fay-da vermez. Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)." (26 Şuarâ, 88- 89)
Şairin ifadesiyle:
“Sanma ey Hâce, kim senden zer u sîm(altın, gümüş)isterler
Yevme lâ yenfe'u(hiçbir şeyin fayda vermediği) da kalb-i selim isterler.”
Hz. Mevlana'ya göre mülkün sahibi olan Cenab-ı Hak mahşer günü insanlara, “Kıyamet günü için bir armağanınız var mı? Sizi nasıl yarattıysak öyle azıksız ola-rak eliniz boş mu geldiniz?” diye soracak ve ne istediğini şöyle be-lirtecek:
“Benim kıymet verdiğim ve baktığım şey ne düzgün konuşma, ne kılık kıyafet ve ne de mal mülk-tür. Ben insanın kalp güzelliğine ve halinin düzgün olup olmadığı-na bakarım. Hakka götürülecek en iyi hediye; tertemiz bir gönüldür.
Hz. Mevlânâ gönülden bahse-derken yine; “Kâbe, Hz. İbrahim tarafından yapılmıştır. Gönül ise yüce ve büyük Allah'ın nazargâhı-dır.” demiştir.
Tasavvufî eserlerde gönlün Kâbe'ye teşbihi(benzetmesi)ne çok sık rastlanır. Bu husus, zübde-i kâinat (kâinatın özü) olan insan-daki kalbin kâinat içindeki Kâbe'-nin mevkiine benzemesinden dola-yıdır.
Hz. Ömer (r.a.) birgün Kâbe'ye bakıp şöyle buyurmuştur: “Sen ne büyüksün, senin şanın ne yücedir. Lakin müminin Allah katındaki şerefi ise senden daha yücedir.” (2)
“Cenab-ı Hak, görünen, bili-nen sûret Kâbe'sini tavaf etmeyi, masiyetten temizlenmiş, arınmış bir gönül Kâbe'si elde edesin diye sa-na farz kılmıştır.” der, Hz. Mevlânâ.
Yunus Emre de şöyle seslenir:
“Gönül çalab'ın tahtı, çalap gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı, her kim gö-nül yıkar ise.
Sufiler, kalbin hakka mahal oluşuyla ilgili görüşlerini şöyle kudsî hadise dayandırırlar:
“Ben, yere göğe sığmam, an-cak mü'min kulumun kalbine, gönlüne sığarım.” (3)
 
Üst Alt