Bi’datçileri dinlemek haramdır
Bu itibarla,Müslim’inde tahric ettiği bir hadiste Yahya Bin Ya’mer şöyle anlatmıştır ;
Basrada kader hakkında ilk söz eden,Ma’bed el-Cüheni olmuştu.Bir ara ben ve Humeyd Bin Abdirrahman el-himyeri,hacc (yahud umre) yapmak üzere yola çıktık.Ve kendi aramızda : “Rasulüllah (sallallahü aleyhi ve selem)in ashabından bir kimseye rastlasak da şu heriflerin kader hakkında söylediklerini ona sorsak” dedik.Az sonra mescide girmekde olan Abdullah Bin Ömer el-Hattab’a (Hz.Ömer’in Oğlu) rastladık.Ben ve arkadaşım,birimiz sağından birimiz solundan olmak üzere hemen etrafını çevirdik.Ben arkadaşımın sözü bana havale edeceğini anlayarak : “Ya Eba Abdirrahman ! Bizim taraflarda bir takım insanlar türedi.Bunlar Kur’ân’ı okuyor ve ilmi araştırıyorlar.”
Dedim.
Yahya,bu adamların hallerini,kader diye bir şey tanımadıklarını,”Olaylar Allah’ın hiçbir takdir ve malumatı olmaksızın yeni yeni meydana gelir.” İddiasında bulunduklarını anlatınca Abdullah (radıyalahu anh) şunları söyledi : “O halde sen onlarla görüştüğün zaman kendilerine hemen haber ver ki,ben onlardan beriyim (uzağım) ; onlardan benden beri (uzak) Abdullah Bin Ömer’in kendisine yemin ettiği Allah’a hamd olsun ki,onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da onu infak etse,kadere inanmadıkça Allah onun infakını kabul etmez.” [Müslim,hadis no : 8=1,Buhari,hadis no : 47,Tirmizi hadis no : 2610]
Bu ilim değil,halkı dinden uzaklaştırmaktır.Bu telkinler yine İslam düşmanları tarafından Müslümanların kulağına sokulmuş akıllarını şaşırtmış,hile ve tezvirlerdir.Hiçbir yer yoktur ki Rasulullah (Salllallahü Aleyhi ve Sellem) o yerde ümmetine bir mesaj vermemiş ve onları hak ve gerçeği irşad etmemiş olsun. (Yani,Rasulüllah (sav)in hak ile batılı ayırt etmediği hiçbir yer,konu yoktur.Aksini iddia etmek,Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in tebliğ/irşad görevini hakkıyla yerine getirmediğini iddia etmek olur ki buda zındıklıktır.)
Elbette bu hususta ümmetine yol göstermek için mesajlar vermiştir.Nitekim Müslim ve Buharinin de tahric ettikleri Abdullah bin amr bin as’dan gelen bir hadis-i şerifte Rasulüllah (Sallalahü aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur ; “Gerçekte Allah ilmi kullarından çekip alıvermez.Amma velakin ulemayı kabzeder (gizler,saklar).Onlarla birlikte ilmide kaldırır.Nihayet bir alimi bırakmayacağı zamanda insanlar cahil reisleri (bi’datçileri) tutarlar ; onlara sorulur ; insanlara ilimsiz fetva verirler.Bu surette hem saparlar hemde saptırırlar.” [Müslim,hadis no : 2673]
Bu hadis-i şerif mucize olarak kıyametin küçük alametlerinden bahis buyurmaktadır.Bu hadis-i şerh eden ulemadan birçoğu,zamanlarından şikayet etmişlerdir. (yani bu hadis-i şerifin zamanlarından bahsettiğini iddia etmişlerdir) Eğer onlar bizim zamanımızı görselerdi ne diyeceklerdi ?! “La havle vela kuvvete illa billah”
Fuhuşlar açıkta yapılmaktatır,içkiler serbest satılmaktadır,büyük günahlar açıkça işlenmektedir.Havas (alimler) uyku,Avam (halk) komada…Artık her bir insan kendi görüşü ile heva ve hevesi ile meydn okumaktadır.Kendi hesaplarına geleni alırlar,Şeriattan bir hüküm işittlkleri zaman,kafalarında çizilmiş olan plana uygun ise kabul ederler,değil ise ya te’vil (yorum) ederler,ya da reddederler.Bunların hepsi haramdır,zulümdür.
Artık Allah’u Teala için sevgi,Allah’u Teala için buğzetmek,mü’minler içerisinde ve cemaatler arasında yok olmaktadır.Bu da ayrı zulümdür . (Yani,Allah için Salih mü’min’i sevmek ve Allah için kafire,bi’datçi’ye buğzedip öfkelenmek artık günümüzde yok olma durumundadır.)
(Artık günümüzde) Cahil reisleri tutmakta kusur yoktur,ar değildir.Bu da dine zulümdür.
Hiç düşünülmüyor ki iman nokta-i nazarından Allah’u Teala için sevmek,Allah için buğzetmek (kızmak) en halis imandır.
Küfür ve ma’siyet’ten nefret,imanın icabıdır (Yani küfür ve Bi’dat’e kızıp,nefret etmek ve öfkelenmek imanın gereğidir.,sonucudur)
Ma’rufu (iyiliği) tebliğ etmek,kötülüklerden vazgeçirmeye çalışmak,mü’min’in vazifesidir.
Baş olanın şartı,fıkıh ilmini bilmesidir.Baş’a tabi olmanın şartı tatbik-i İslam’dır (İslamı yaşamaktır.)
İşte bunların terki,haram ve zulümdür.
Dini bilgi olmaksızın,Şeriat’e uygun tatbikat olmaksızın,şahıslar peşine düşmek haramdır ve zulümdür. (Dini bilgisi doğru olmayan,Şeriat’i doğru yaşayamayan,batıl düşüncelere saplanan şahısların peşine düşmek haram ve zulümdür)
SONUÇ
Evet,mü’min imanın icabıyla (gereğiyle) Allah’u Tealaya isyan edenlere(kafire ve bi’datçiye) buğzetmek,Allah’u tealaya boyun eğmiş takva ehlini sevmek mecburiyetindedir.Amelin en hayırlısı da budur.Bunu ihmal eden bir kimse,imanı kaybetmezde dahi şüphesiz harama girmiştir.
Salih mü’min ; şeriat’ı yaşayan doğru bilgi sahibi ve takvalı kişilerin peşinden gider ve bi’dat ehli,ehl-i sünnet dışı görüşlere sahip kişilere buğzedip uzak durur.
Alıntı : İsmail Çetin – Ölçüler
Bu itibarla,Müslim’inde tahric ettiği bir hadiste Yahya Bin Ya’mer şöyle anlatmıştır ;
Basrada kader hakkında ilk söz eden,Ma’bed el-Cüheni olmuştu.Bir ara ben ve Humeyd Bin Abdirrahman el-himyeri,hacc (yahud umre) yapmak üzere yola çıktık.Ve kendi aramızda : “Rasulüllah (sallallahü aleyhi ve selem)in ashabından bir kimseye rastlasak da şu heriflerin kader hakkında söylediklerini ona sorsak” dedik.Az sonra mescide girmekde olan Abdullah Bin Ömer el-Hattab’a (Hz.Ömer’in Oğlu) rastladık.Ben ve arkadaşım,birimiz sağından birimiz solundan olmak üzere hemen etrafını çevirdik.Ben arkadaşımın sözü bana havale edeceğini anlayarak : “Ya Eba Abdirrahman ! Bizim taraflarda bir takım insanlar türedi.Bunlar Kur’ân’ı okuyor ve ilmi araştırıyorlar.”
Dedim.
Yahya,bu adamların hallerini,kader diye bir şey tanımadıklarını,”Olaylar Allah’ın hiçbir takdir ve malumatı olmaksızın yeni yeni meydana gelir.” İddiasında bulunduklarını anlatınca Abdullah (radıyalahu anh) şunları söyledi : “O halde sen onlarla görüştüğün zaman kendilerine hemen haber ver ki,ben onlardan beriyim (uzağım) ; onlardan benden beri (uzak) Abdullah Bin Ömer’in kendisine yemin ettiği Allah’a hamd olsun ki,onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da onu infak etse,kadere inanmadıkça Allah onun infakını kabul etmez.” [Müslim,hadis no : 8=1,Buhari,hadis no : 47,Tirmizi hadis no : 2610]
“Ya Eba Abdirrahman ! Bizim taraflarda bir takım insanlar türedi.Bunlar Kur’ân’ı okuyor ve ilmi araştırıyorlar.” Demekle Yahma bin Ya’mer zamanında ki bi’datçilerin sapık itikadlarını ve sadece Kur’an lafızlarından îndi görüşlerle çıkardıkları hükümleri ve o hükümleri de Kur’an’a isnad ettiklerini beyan edince,Abdullah radıyallahu anh kendisine böyle insanlardan teberi (uzaklaşmanın) etmenin farz olduğunu,böyle insanların yanında oturup hemdem olmanın haramlığını ; “O halde sen onlarla görüştüğün zaman kendilerine hemen haber ver ki,ben onlardan beriyim (uzağım) ; onlardan benden beri (uzak) Abdullah Bin Ömer’in kendisine yemin ettiği Allah’a hamd olsun ki,onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da onu infak etse,kadere inanmadıkça Allah onun infakını kabul etmez.” Sözüyle beyan etti.
İşte ilmi ve itikadi hatalardan biriside bi’datçilerin kitaplarını okumak,sözlerini dinlemek onlarla hemdem olmaktır.Müslüman hakkında bundan daha zararlı bir şey olmaz.Ne fayda ki bu asırda takva sahibi ulame devamlı bir surette tenkid edilmekte vazifelerini yapmazlar diye şikayet edilmekte ve onları avam tabakasının gözlerinden düşürmeye gayretler harcanmaktadır.Bu ilim değil,halkı dinden uzaklaştırmaktır.Bu telkinler yine İslam düşmanları tarafından Müslümanların kulağına sokulmuş akıllarını şaşırtmış,hile ve tezvirlerdir.Hiçbir yer yoktur ki Rasulullah (Salllallahü Aleyhi ve Sellem) o yerde ümmetine bir mesaj vermemiş ve onları hak ve gerçeği irşad etmemiş olsun. (Yani,Rasulüllah (sav)in hak ile batılı ayırt etmediği hiçbir yer,konu yoktur.Aksini iddia etmek,Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in tebliğ/irşad görevini hakkıyla yerine getirmediğini iddia etmek olur ki buda zındıklıktır.)
Elbette bu hususta ümmetine yol göstermek için mesajlar vermiştir.Nitekim Müslim ve Buharinin de tahric ettikleri Abdullah bin amr bin as’dan gelen bir hadis-i şerifte Rasulüllah (Sallalahü aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur ; “Gerçekte Allah ilmi kullarından çekip alıvermez.Amma velakin ulemayı kabzeder (gizler,saklar).Onlarla birlikte ilmide kaldırır.Nihayet bir alimi bırakmayacağı zamanda insanlar cahil reisleri (bi’datçileri) tutarlar ; onlara sorulur ; insanlara ilimsiz fetva verirler.Bu surette hem saparlar hemde saptırırlar.” [Müslim,hadis no : 2673]
Bu hadis-i şerif mucize olarak kıyametin küçük alametlerinden bahis buyurmaktadır.Bu hadis-i şerh eden ulemadan birçoğu,zamanlarından şikayet etmişlerdir. (yani bu hadis-i şerifin zamanlarından bahsettiğini iddia etmişlerdir) Eğer onlar bizim zamanımızı görselerdi ne diyeceklerdi ?! “La havle vela kuvvete illa billah”
Fuhuşlar açıkta yapılmaktatır,içkiler serbest satılmaktadır,büyük günahlar açıkça işlenmektedir.Havas (alimler) uyku,Avam (halk) komada…Artık her bir insan kendi görüşü ile heva ve hevesi ile meydn okumaktadır.Kendi hesaplarına geleni alırlar,Şeriattan bir hüküm işittlkleri zaman,kafalarında çizilmiş olan plana uygun ise kabul ederler,değil ise ya te’vil (yorum) ederler,ya da reddederler.Bunların hepsi haramdır,zulümdür.
Artık Allah’u Teala için sevgi,Allah’u Teala için buğzetmek,mü’minler içerisinde ve cemaatler arasında yok olmaktadır.Bu da ayrı zulümdür . (Yani,Allah için Salih mü’min’i sevmek ve Allah için kafire,bi’datçi’ye buğzedip öfkelenmek artık günümüzde yok olma durumundadır.)
(Artık günümüzde) Cahil reisleri tutmakta kusur yoktur,ar değildir.Bu da dine zulümdür.
Hiç düşünülmüyor ki iman nokta-i nazarından Allah’u Teala için sevmek,Allah için buğzetmek (kızmak) en halis imandır.
Küfür ve ma’siyet’ten nefret,imanın icabıdır (Yani küfür ve Bi’dat’e kızıp,nefret etmek ve öfkelenmek imanın gereğidir.,sonucudur)
Ma’rufu (iyiliği) tebliğ etmek,kötülüklerden vazgeçirmeye çalışmak,mü’min’in vazifesidir.
Baş olanın şartı,fıkıh ilmini bilmesidir.Baş’a tabi olmanın şartı tatbik-i İslam’dır (İslamı yaşamaktır.)
İşte bunların terki,haram ve zulümdür.
Dini bilgi olmaksızın,Şeriat’e uygun tatbikat olmaksızın,şahıslar peşine düşmek haramdır ve zulümdür. (Dini bilgisi doğru olmayan,Şeriat’i doğru yaşayamayan,batıl düşüncelere saplanan şahısların peşine düşmek haram ve zulümdür)
SONUÇ
Evet,mü’min imanın icabıyla (gereğiyle) Allah’u Tealaya isyan edenlere(kafire ve bi’datçiye) buğzetmek,Allah’u tealaya boyun eğmiş takva ehlini sevmek mecburiyetindedir.Amelin en hayırlısı da budur.Bunu ihmal eden bir kimse,imanı kaybetmezde dahi şüphesiz harama girmiştir.
Salih mü’min ; şeriat’ı yaşayan doğru bilgi sahibi ve takvalı kişilerin peşinden gider ve bi’dat ehli,ehl-i sünnet dışı görüşlere sahip kişilere buğzedip uzak durur.
Alıntı : İsmail Çetin – Ölçüler