Ezan oldum dinmedim, bayrak oldum inmedim, şehit oldum ölmedim. Adım Müslüman soyadım Türk benim...
  • ULVİ HOCAM NURKUL HOCAM 3700 GÜN 10 YIL OLDU LÜTFEN GELİN SİZİ ÇOK ÖZLEDİK.. İlimyuvası Yönetim İletişim ilimyuvasi.com@gmail.com

Baharıma Bir Kelebek

Baharıma Bir Kelebek


Yüreğimin kapısında; kilidi kırılmış yarınımın son sayfasına niyetliyken;



ellerime bulaşan bir sözün, canına döküyorum eteğimdeki umudumun son



Kırıntılarını.



Gülüm... Ne çok diledim bir gül/en olmayı..



"Sana ömrüm dedim, bana gül/üm…" en saklı cümlem belki yüreğimde,

huzurun gölgesinde, büyüttüğüm sensiz günlerin umuduna astığım.

Nazımda ve sözümde kendime diye çalıp hasret türkümü, gecenin en koyu

aydınlığına tutuyorum elimdeki feneri.



Saklı cümlem aklımda; "Sana ömrüm dedim, bana gül/üm…"



Masamın üstü darmadağın, gecenin kırık ayaklarına savurduğum ömrüme yanarken,

benim ellerim kayıp. Bereketsiz satırlarıma savrulur umarsızca, mürekkebim.

Yaşıma tutunan nefesimin, soluğunu kaybettim, yüreğimden damlıyor gözyaşlarım…



Buğulu bir camın perdesini aralıyorum geçen günlerden.

Bin ömre bedel, hasretindeyim…



Yanımdayken bile sana özlemlerimi yudumluyorum. Hele ki anlatacaklarım,

hep susmalarımda saklıydı. Sadece gözlerimde söz vardı.



Ela mühründe bir söz, yürektanem...



Hazanım ömrüme eklenmiş, yüreğim artık uzaklarda. Sormayın bana beni...

Adın hangi rüzgâra savrulmuş, aramaktayım. Ardına bıraktığın bir koku var yüreğimde.

Bir iz, senden bana uzanan...



Ayakucuma düşen bir kısmetin gölgesindeyim. Bu hikâye çeyizimin adı;



Korkusuz kelebek hikâyesi;



“Ülkenin birinde yaşanan” diye başlayan, çiçeklerin en güzel rengini arayan;



mavi renkli bir kelebeğin hikâyesi.



Küçücük bedeni ile binbir renkli çiçeklerin nazarında her güne gece eklermiş.

Gecelerede topladığı renkleri asarmış.

Kırmızı gonca bir gül, mavi rengine göz kırpmış ve demiş ki;











"Sen şu karşı dağın tepesindeki en güzel çiçeğin rengini biliyor musun? Rengine

Türküler yakılan, yoluna canlar verilen, edalı, nazlı çiçeğin rengini. Ömründe

o çiçeği gören bilen sadece bir kelebek vardır. O da dağın tepesine ulaşınca,

o çiçeğin rengine bürünerek geri dönen, dili lal olan kelebektir. Eğer ki; en güzel rengi aramızda ararsan, sende o çiçeği görmelisin. Ama yol uzun ve çetindir. Dönerim diye çıktığın yolda yarım kalabilirsin."



Küçük mavi kelebek;



"Ben de görmek istiyorum. O güzelle ben de büyülenmek istiyorum." demiş.



Küçücük bedenine bakmadan kocaman yüreğim var diye hesap etmiş.



Günün ilk ışıklarıyla yola koyulmuş. Günler haftaları kovalarken bir rüzgâra yakalanmış. “Yolum yarılanmadı” derken, toprağa düşmüş. Can havliyle son soluğunu alırken, uzaklardan bir ses rüzgâra çalınmış.



"Benim büyüme boyanmak için rengini bilmen gerekir, senin rengin ne?"



Küçük mavi kelebek can havliyle;



"Benim rengim mavi; umudun adı" demiş ve bayılmış.



Gözlerini açtığında pembe renkli bir kardelen çiçeği görmüş. Kardelen çiçeği, büyüsüne kapılan mavi kelebeğe;



"Sen ve ben aynı yerde yaşayamayız. Ben soğuğu severim sen sıcağı, burada birimiz fazla" demiş.



Küçük mavi kelebek;



"O kadar güzelsin ki, ben giderim sen kal" demiş.



Küçük mavi kelebek orada rüzgâra savrulmuş, gitmiş.



Ömür, ya ilkbahardadır ya da sonbaharda. Bir gün son soluk tükenirse, perde kapanmıştır. Sevdiğim; Baharımsın…



Olur da bir gün, ömrün bana çalarsa ben bıraktığın yerdeyim...

alıntı
 
Üst Alt