hanne
Uzman Çavuş
Mutlu evlilikler vardır;bir rüzgar eser çatı uçar,yer titrer,duvar yıkılır.
Bir bakmışsınız en sevdiginiz her zamanki yerinde oturmuyor.Dönüşü olmayan yolculuklara yolcunuz çıkar ansızın.
Dostlarınız uzak mı uzak şehirlerde kalır,siz aklınıza bile getirmediginiz bir yere dogru kanatlanıverirsiniz.
İşimizi degiştirmek mecburiyetinde kalabiliriz.Yaşadıgımız yeri degiştirmek mecburiyetinde kalabiliriz.
Rütbeler verilir,rütbeler alınır.
Para gider,mal gider,makamlar,unvanlar gider.
Aileler bu kadar küçülmeden önce baş köşelerde oturan ihtiyar tecrübe ve şefkat hükümdarları nasıl mırıldanırlardı hani?
“Her şey insan için”
Bütün farklı safha ve alanlara intibak edebilmemiz her şeyden önce tutarlı ölçülere,sağlam bir inanca sahip olabilmemize baglıdır.
Kendi varlıgımızın anlamı ile derin ve dogru bir ilişki kuramamışsak,karşılaştıgımız her engel kafamıza aldıgımız bir darbeye dönüşür,sersemleriz.
Bize yol gösterecek deniz fenerlerine ihtiyacımız var;ama içimizdeki fener sönmüşse,yolumuzdakilerin faydası olmayacaktır.Böyle bir durumda şu gövdelerin bir kayalıkta çatırdamaması imkansızdır.
İnsan karşılaştıgı zorlukları,bazen yağmur gibi yağan meseleleri,ölçüleri ve inancı ile yönetir.Duruşunu bunlara göre ayarlar.
Öyle bir ölçümüz ve inancımız olmalı ki,her şey kaybedildiğinde herkes gittiginde geride bir şey kalsın.
Güneşi batan,alkışları kesilen insanlar vardır.Öyle bir an gelmiştir ki kimse onlardan haberdar degildir.İşte böyle bir durumda parlayacak bir yıldızınız olsun,Alacakaranlıkta eksilmesin üzerinizden.İçimizdeki ışık yoksa,güneşler aydınlanmayacaktır.Karanlıklarla ancak içimizdeki ışıkla mücadele edebiliriz.O ışıgın gücü tükenmişse,her yer karanlıktır.
Tüketmeyin O ışıgı!